Hayırlısı neyse o olsun.

Uzun süredir görmediğim pek çok arkadaşımın orada olacağını bilerek geçtiğimiz hafta Fethiye’de düzenlenen Nature Council‘e gitmeye karar verdim. Daha önce pek çok kişi çağırdığı ve gitmemi tavsiye ettiği için içeriğe detaylı bir şekilde bakma ihtiyacı duymadım. Sonra bilgilendirme e-postası gelince içimde bir şeyler kıpırdanmaya başladı.
4. gün sabah güneşin doğuşuyla seremonimizi yapıp sizleri tek başına olacağınız yolculuğunuza uğurluyoruz. O gün ve geceyi siz dışarıda oruç tutarak geçirken bizler de kampta sizleri gözetiyor olacağız.
Tek başına derken acaba çadırımız da mı olmayacak? Heyecan bastı. Atlayıp başvurdum ama keşke bir baksaymışım gerçekten nereye başvuruyorum diye. Neyse… Hayırlısı neyse o olsun.
 
– “Onur bu Nature Council’in asıl olayı doğada bir tam günü oruçlu ve yalnız geçirmekmiş.”
– “Süpermiş. Hamak ve branda falan verirler merak etme. Bize yağmur ormanlarında öyle yapmışlardı.”
 
Kocamın yağmur ormanlarından örnekle gelmesine rahatlayıp sevineyim mi yoksa gerilip kıskanayım mı bilemedim. Duygu karmaşasında yine aynı şeye döndüm: Hayırlısı neyse o olsun.
 
Ertesi gün Nature Council’i düzenleyen ekibe yazıp sorunca öğrendim ki 6 metrekarelik bir branda, uyku tulumu ve altıma koymak için naylon olacakmış. Oh, şükür. Gerçi daha önce kullanmadığım şeyler ama kullanıp göreceğiz.
 
Derken heyecanla ve merakla beklediğim o gün, yolculuk günü, geldi çattı. Sabah gün ışımaya yeni başlamışken, içime doğan “Birlik ayrılıktan iyidir.” sözü ve kuş sesleri ile gözümü açtım. Güzel bir başlangıç, hayra alamet. Çantamı sırtlayıp kendi yoluma çıktıktan bir müddet sonra yağmur çiselemeye ve uzaktan gök gürlemeleri gelmeye başladı.
 
Yağmurun artacağını anlayınca ilk evimi yaptım iki ağaç arasına. Baya konforluydu. Brandanın altında yağmurun geçmesini bekledim. Gece de aynı şekilde, üşümeden, toprağın üstünde mışıl mışıl uyuyarak geçti. Hatta bir önceki gece çadırda olduğumdan daha rahattım, bilmem neden, nelerden.
 
Yağmurla ilgili sürprizi soloyu tamamlayıp ana kampa dönünce yaşadım. Sırtımda taşımayayım diye bıraktığım birkaç eşya ile beni bekleyen çadırım su almıştı. Çadırdaki suları temizlerken kendi kendime iyi ki çadır yerine branda ile yolculuğa çıkmışım dedim ve gülümsedim. Gerçekten hayırlısı neyse o olmuş!
 
Eskiden hayatımda her şey belirli, düzenli, net ve benim kontrolümde olsun isterdim. Yollarda yolculuklarla anladım ki bu istek bana sadece gerginlik getiriyor. Gerilmek yerine bilinmeyenin hep var olduğunu ve işlerin benim kontrolümde olmadığını kabul ettim. Ben ancak elimden gelenin en iyisini yapar, sonra da dua ederim:
 

Hepimiz için, her zaman, her yerde, hayırlısı neyse o olsun.

Yorum Yok

Leave a Reply