:::: MENU ::::

Bahar’ın KonMari Macerası

Belli bir yaşa geldiğimizde bazı şeyleri bildiğimiz kabul edilir; mesela yazım kuralları ve noktalama işaretleri üniversitede artık öğretilmez. Yemek yapmayı, ortalığı toplamayı, bize neyin yakışıp yakışmadığını, neyin ederinden az ya da fazla satılıp satılmadığını hepsini biliyormuşçasına karar verdiğimiz varsayılır. Bu varsayımlar, bütün şartların insanların rasyonel olduğu varsayımına dayalı olduğu ekonomi biliminde kulağa normal gelebilir. Ama bunlar sadece bu kurala uyanlar için değil uymayanların da kabul ettiği bir gerçek gibi ve hayatı kimimiz için zorlaştırabiliyor. Eğer nasıl yapılacağını hiç öğrenmediyseniz evinizi düzgün ve temiz tutabilir misiniz? İhtiyacınız olan ve olmayan şeyleri ayırt edip içinizde şüphe olmadan ya da geriye bakmadan karar verebilir misiniz?

22 yaşıma geldiğimde evimin bazıları gibi toplu olmadığı ya da toplu kalmadığı (çocuk da yok) için suçluluk hissediyordum. Bununla ilgili internet yazıları okudum, video bloglar izledim ama küçük değişikliklerin dışında fark edilebilir bir değişiklik olmadı.

Öncelikle internet yazıları ve video bloglar genelde mekânı elverişli kullanırken yapılabilecek alternatif tasarımlar ve erişim kolaylığı üzerinde duruyorlardı. Ayrıca hepsi belirli bir bölge için uygundu, eğer dolabım onunkine benziyorsa benzer bir yöntem geliştirebilirdim ama genel bir anlayış sunmuyorlardı. İkincisi ihtiyacım olmayan şeylerden kurtulma, hep neyi atacağım üzerineydi. Yeni bir tane aldıkça eskisini at. Askıya hepsini ters as, kullandıktan sonra düz koy, 6 ay içinde dokunmadığın askılardakileri at, her gün bir şey at… Bu yöntemler, aklımı sürekli bu meselede tutmanın getirdiği stres ve çözümün çok yavaş olması gibi sebeplerden bende işe yaramadılar. Ayrıca bir şeyleri elden çıkarma ve elindekileri düzenleme hep ayrı başlıkların konusuydu ve sanki birbirinden tamamen bağımsız gibiydi benim gözümde. Düzenli gördüğüm insanlara göreyse bu çok doğal bir şeydi ve öğretilemezdi. Olmadı, yapamadım, ta ki bir videoya ve arkasından takip eden kitaba kadar.

Bir gün Marie Kondo’nun videosunu izledim. Kendisi ‘duygu temelli bir karar verme mekanizması’ ve belirli bir sistematikle sorunuma bir çözüm önerisi getirdi. Kitabını da alıp okudum ve yazan her şeyi sırasıyla uyguladım: Hayatı Sadeleştirmek İçin Derle, Topla, Rahatla (Asıl adı ‘The Life Changing Magic of Tidying Up’)

Marie Kondo’nun 3 Kuralı

Genel olarak uyguladığı 3 kural var:

  1. Düzenleme kategorik yapılır, alansal değil. Yani dolabınızı değil kıyafetlerinizi düzenlersiniz. Diğer türlü sürekli aynı şeyleri farklı zamanlarda düzenlemek gerektiği gibi, tam olarak nelere sahip olduğunuzu da bilemezsiniz.
  2. Neleri atacağınıza değil neleri tutacağınıza karar verin. Peki, bunu nasıl yapmak gerek? Duygusal olarak en zorlanılan şeyleri en sona bırakın diyor Kondo. Önce kıyafetler sonra kitaplar sonra elektronik şeyler gibi. Bir şeyleri alırken tek tek dokunun ve uyandırdığı duyguya odaklanın. ‘does it spark joy?’ diyor İngilizce çevirisi ben şöyle diyorum: içinizde bir gülümseme oluşturuyor mu? Cevap evetse tutacaklarımızın arasına koyuyoruz. Unutmayın: düşünmek yok.
  3. Düzenleme bir etkinliktir. Yap, kurtul ve bir daha üzerine düşünme cidden insanı rahatlatan bir mantık. Bütün evinizi bir kerede düzenleyin demiyor ama mesela kıyafetlerinizi bir kerede düzenleyin. Buna atmak, katlamak, düzenlemek dâhil.

Konmari Methodunu Uygulamak

Ben kitabı adım adım takip ettim, önce kıyafetler kısmını bitirip kitabı kenara koydum. Bir kaç gün sonra kitaplar kısmını okuyup kitaplarımı düzenledim ve okuma ve düzenleme arasına çok zaman koymadım ki unutmayayım ya da sonradan üşenirsem geri dönmeye diye bütün kitabı bitirip öyle başlamadım.

Kıyafetler konusunda en büyük sorun çok olmalarıydı. Belirli bir bölümü mesela tek bir çekmeceyi toplamakla evdeki bütün kıyafetlerimi yatağın üzerine yığmak çok farklı şeyler. Her ne kadar caydırıcı olsa da bu caydırıcılık şu gerçeklerle de yüzleştiriyor: O kadar çoklarsa neden hala almaya devam ediyorum? Ne kadarını giyiyorum ya da neden hala giyecek bir şeyim yok?

Kitapta kıyafetler bölümünde bazı sorunlara yer verilmiş, mesela başkalarının size aslında hiç giymeyeceğiniz şeyleri vermiş olması ve giymediğiniz halde orada durmaları gibi. Okurken şunu düşündüm, yani ne zararı var, belki lazım olurlar, ilerde giyerim. Bu sorunun tam cevabını aslında kâğıtları düzenleme bölümünde almış olsam da burada söylenecek şeyler var.

Birincisi ders çalışmaya ya da bir işi yapmaya koyulduğunuzda içinizden gelen etrafı toplama ya da masayı boşaltıp düzenleme isteği, bunun hep bir çeşit erteleme olduğunu düşünürdüm ama kitabın yorumu, beyniniz bir şeyleri sıraya sokmak istiyor ve etraftaki dağınıklık bir şekilde beyninizin dikkatini çekiyor ve sizi ona yöneltiyor.

İkincisi de şu hareket ve boşluğun önemi. Her yer dopdolu olsa hareket edemezdik, o yüzden boşluk evrenin temellerindendir diyen Platon’du sanırım. Bu fikri yıllar önce okuyup öylece bir kenara atmıştım sonra fark ettim ki Feng Şui gibi, felsefe de buna önem veriyor. Boşluk. Yer açmak. Kendinize yer açmak. Daha çok hareket özgürlüğü… Kitabın uygulamasını annemlerin evinde de yaptım, çünkü bazı şeyleri aslında sadece yer değiştiriyordum ve benim evimde boşalan annemlerin evde yer kaplıyordu, annem çok mutlu oldu sonunda.

İçime mutluluk veren her şeyi kenara ayırdım, tek tek dokunarak. Bittiğinde bütün gardırobumu baştan aşağı tanımış oldum. Belleğimde bir havalanma, yıllar öncesinde kalma şeyler, olduğunu dahi unuttuğum şeyler, ne zamandır arıyordum dediğim şeyler… Hepsi tek tek döküldü.

Ayırma sonrası için kitapta özel katlama ve düzenleme yöntemleri anlatılmış. Her şeyi boşaltmanın en güzel tarafı yeniden organize ederken sadece o bölgenin boş olmaması ve yeniden bir düzenlemeye gidebilmek. Bu konudaki en temel kural: üst üste değil yan yana ve yatay değil dikey düzenleme. Bir şeyi katlarken olabilecek en küçük, kendi kendine dik durabilen, dikdörtgen haline getiriyoruz ve çekmeceye yerleştiriyoruz . Ayakkabı kutuları en büyük dostlarımız. Kıyafetler kalından inceye, koyu renkten açık renge şeklinde soldan sağa düzenleniyor. Kitapta bunlar çok daha detaylı ve soru cevap tadında anlatılmış. Kendisi eşyalarıyla duygusal bir bağ içinde olduğundan verdiği örnekler ve açıklama şekli akılda kalıp insanı bir şekilde mutlu ediyor. Mesela uzun çorapları top gibi yapmamak gerektiğini sizi öyle çekiştirip gerseler hoşunuza gider mi diye anlatıyor ama bir yandan bunun bir süre sonra bollaşmaya yol açacağını da eklemeyi unutmuyor.

Kitaplar da yine aynı sistem, hepsini indirip bizde uyandırdığı duyguya göre seçiyoruz. Aslolan şu: asla okumaya kalkışmayın, tek sayfa bile. Düşüncelerinizin işin içine girip işi bozmasın. Kitaplarla ilgili hatırladığım en önemli şey hayat değiştirme kısmı idi. Bir sekreter uygulamasının sonunda seçtiği kitaplara bakmış, ona hala mutluluk veren kitaplar yıllar öncesinden kalan çocuk eğitimi ile ilgili olanlarmış ve sonunda işini değiştirip bu alana yönelmiş.

Bazen her şeyi tutmak, bir şeylere öncelik sırası vermemek ya da bir şeyleri önem sırasına göre dizmemek anlamına geliyor. Bütün kitapları okuyacak bütün filmleri izleyecek bir ömrümüz yok, belki belli bir dönem kendimizi keşfederken daha az seçici olabiliriz, ama bir süre sonra bazı şeyleri bırakıp gitmek, bazı şeylere daha çok önem vermek gerekiyor. Bazen o atılamayan kitaplar, o seçememe halinin ya da iyi değerlendirilmemiş bir geçmişin vicdanı olabiliyor.

Kâğıtların düzenlemesi (bunun ofis için olmadığını unutmayalım) şu anda çalışılan, belirli bir süre kullanmak zorunda olunanlar ve her zaman kullanabilecekler olmak üzere 3 gruba yönelik. Ama bu kısmı ve sonrasını özellikle okumak gerek, çünkü gittikçe zihnimizdeki oturmuş gizli inançlarla savaşmak zorlaşıyor o yüzden bu kısımlar yeni bir şeyler çok söylemese de daha zor bir alanda olduğumuzu hissettiriyor.

Bitirirken…

Youtube videoları özellikle Kondo’nun kendisinin oldukları son derece pratik çözümleri sağlıyor, teoriyi pratiğe dökmekte zorlanıyorsanız ya da yok benim evimde bu olmaz diyorsanız izlemek fikir verebilir.

Kitaptan bana en çok kalan şey bir rahatlama hissi oldu. Hani o ‘hah’ denen an ve artık evimin ‘mal sahibine benzer’ halinde benim en iyi halimmiş hissini vermesi. Uygulama olarak her akşam çantamı boşaltmak en beklemediğim ama en işe yarayan tavsiye. Kondo’nun kendi deyişiyle çantanın görevi sizin eşyalarınızı dışarı götürtürken taşımak, o bir depolama bölgesi değil. Kitabın düzenleme bölümünde her şeyin kendisine ait bir yeri olması diye bir kısım var, ama oraya kadar uygulayarak geldiğinizde bunun bir şekilde olduğunu görüyorsunuz ve bu çanta tavsiyesi kesinlikle çok şey değiştiriyor.  Tabii hepsini yerine koyup eşyalarıma beni sıcak tuttukları, yağmurdan korudukları için teşekkür etmeyi de unutmuyorum. Artık çantanın dibinde kalıp unutulmuş ya da kaybolmuş bir şeyim yok ve bazı günler çantamı boşaltırken o gün neler olduğuna bir bakmış oluyorum, adeta o günkü dersi eve gelince tekrar etmek gibi.

Şimdi oturma odam, banyom tam istediğim gibi, ama mutfakta hala biraz çalışmaya ihtiyacım var sanırım. Odam yine dağılıyor ama bir şekilde o kadar hızlı toparlanıyor ki bazen şaşırıyorum. Kitapla ilgili başka insanların deneyimlerine bir bakma ihtiyacı hissettim ve karşıma şunlar çıktı: (Eşya Kütüphanesi’ni de bu arada keşfetmiştim) Bu kitap Amerika’da bağış oranında ciddi bir yükselmeye sebep olmuş. Çünkü ayırdığınız şeyleri hediye etmek ya da bağışlamak, atmaktan daha iyi bir his. Amerika’da Goodwill, İngiltere’de Oxfam gibi kuruluşlar, 2. el satış mağazalarından elde ettikleri geliri kendi kuruluş amaçlarına göre harcamaktalar. Bu tarz kuruluşların bağış oranlarında bu kitabın ciddi etkisinin olduğu söyleniyor. İnsanların kendi hayatlarını güzelleştirirken başkalarının hayatlarına da dokunmuş olmaları da gökten düşen diğer elma.

Bahar Aykaç

Ed. Notu: Bahar Aykaç’la bir başka blog yazısı vesilesi ile tanışmıştık. Gel zaman git zaman yazışmalarımızda bize dünyanın bir kesiminde trend olmaya başlamış KonMari methodunu tanıttı. Daha sonra kendisi blog için gönüllümüz olup bu yazıyı hazırlarken biz de (şu an için Ayşe ve ben Aysu) evlerimize girişip bu methodu denemeye koyulduk. Henüz bizim için süreç tamamlanmadı ama gidişattan oldukça memnunuz. Bu vesileyle Bahar’a hem yazı hem bizi bir başka deneme için heyecanlandırdığı için kocaman teşekkürler!


5 Comments

So, what do you think ?