:::: MENU ::::

ChangemakerXchange – Anlatılmaz yaşanır

Geçtiğimiz hafta Ashoka’nın 2012’den beri düzenlediği ve Robert Bosch Vakfı’nın desteklediği ChangemakerXchange’e katıldım, döndüğümden beri nasıl kelimelere dökebileceğimi düşünüyorum. Dört gün boyunca çeşitli ülkelerden 23 kişi ile birlikteydik ve evlerimize döndüğümüzden beri devam ettirdiğimiz iletişimde fark ediyorum ki bu hisleri anlatamamakta yalnız değilim. Yine de deneyeceğim. 

Başlıyoruz!

13 Mayıs akşamı Adahan’da tüm katılımcıların projelerini 90 saniyede anlatmaları (pitching) ile başladı program. Yepyeni projeler ile gözlerim ışıldayıp ilham alırken sıra bana geldiğinde sahnede Eşya Kütüphanesi’ni anlatıp oturduğumda ellerim titriyordu heyecandan. Daha o zaman hemen arka sıramdan gelen omuz sıvazlamalar ve desteklerden anlamalıydım nasıl bir topluluğun içinde olduğumu.

Ertesi sabah vapurda çay keyfi ile karşıya geçtik ve Tasarım Atölyesi Kadıköy’de gün boyunca farklı oturumlarda birbirimizin projelerini daha yakından tanıdık, fikirler ürettik, destek olduk. Başvuru formundaki “kendinizle ilgili ilginç bir şey paylaşın” sorusu ise topluluğumuzu tanımamıza vesile olacak bir oyun olarak çıktı karşıma, beklenmedik yanlarını keşfettim çevremdeki bu güzel insanların.

11313133_10153072182334213_1843115787298013381_o
Öğle yemeğinde “adventure lunch” (macera yemeği) konseptinde, 5 küçük grup ve her gruba verilen harita ile Kadıköy sokaklarına bıraktık kendimizi. Çoktur görmek istediğim Komşu Kafe’yi seçtik – Nick’in güzel anlatımı ve benim dürtüklemelerim de etkili oldu bu seçimde tabi- tazecik yapılmış ev yemeklerini mideye indirdik.

Bu kısım sona bırakılır genelde ama bu kadar yazmışken henüz Nick, Matthias, Nevra ve Tito’dan bahsetmemiş olmak içime sinmediği için yeri burası oldu. O kadar güzel ve akıcı, ait ama özgür bir ortamda hissettim ki kendimi tüm süreç boyunca, işte CXC’nin büyüsü bence tam da buydu! “Bunca pırıl pırıl insanı böyle güzel bir yerde bir araya getirdiğimizde başka bir şeye gerek yok” denilse de ince ince dokunmuş program ve açılan alandaki samimiyetin güveni çevremdeki herkesin yüzünden okunuyordu.

Yazdıkça kalbim hızlanıyor, bu yazı profesyonel bir blog yazısından uzaklaşıyor ama varsın böyle olsun! Ne de olsa bu program de profesyonel bir konferansın griliğinden ziyade yağmur sonrası yapraklardaki su damlalarından yansıyan ışıkların renkiliğinde ve tazeliğindeydi.

Birbirimizin işlerini, girişimlerimizi, hayallerimizi tanıdıktan sonra meğer ki sıra birbirimizin kalplerini tanımaktaymış. Böylece bindik otobüse, düştük yola, vardık Ağva’ya. Tüm günün yorgunluğu nehirden yansıyan oynak güneş ışıkları ve üzerinde yüzen nane yapraklarının gülümseyen yüzlere dönüştürdüğü limonatalar ile bir anda silindi üzerimden. Hoşbeş ve keyif sonrası toplanıp kumsala giderek Karadeniz’in soğuk sularında oynadık, yemek sonrası ateş başında kendi ülkelerimizden şarkılar söyledikten sonra odalara çekildik.

Yolu yarıladık…

Üçüncü gün nehir kenarında uzun uzun kahvaltı yapıp bir aşk hikayesi dinledikten sonra Açık Alan* oturumu için bir araya geldik. Alan açmak isteyen kişiler alanların konusunu açıkladıktan ve içeriğine dair biraz bilgi verdikten sonra alanın zamanı ve yeri tabloya işlendi. 1 saatlik oturumlardan oluşan açık alanlarda kitle fonlaması, yeni girişimlerde teknoloji, kendi kendine liderlik, panik alanı, etki ölçümü, robot yapımı, meditasyon, mektup hikayesi, network oluşturma, viral video yaratma, İtalya’da mafia etkileri, biomimicry gibi konular vardı.

11112835_10153072188379213_3913096745180934505_o

Ben panik alanını ve tepki pusulalarımızı anlattıktan sonra başka iki kişiyle devamındaki çember sohbetini kolaylaştırdım. Açık alan sırasında çok öğrendim, ilham aldım ve daha da önemlisi kendimi açtığım ve başkalarının kalplerine davet edildiğim bir gün olduğu için derin bağlar oluşturdum. Kısaca kahkahalar ve gözyaşları eksik olmadı yüzümden gün boyunca! Açık alana sığmadığı için ateş başında tartıştığımız “politika ve sosyal girişimler” ise benim için senelerdir tanışan bir grup yakın arkadaşın sohbetiydi. Ortamızdaki alev gibi sohbet ara ara harlandı, ara ara sakin sakin içimizi ısıttı, ama asıl önemlisi herkes birbirini dinledi ve hepimize alan vardı.

Son gün gelip çattığında her günün bir hafta olduğuna kesin kanaat getirmiştim. Çantaları toparladıktan sonra nehrin tadını çıkarıp beraberce meditasyon yaptık. Ortak çalışma grupları oluşturmak için kumsala yürüdük, fikirlerimizi, hayallerimizi konuştuk, yeni proje fikirlerinin heyecanını içimdeki “çok da kapılma, bu akşam bitiyor” sesleri bastıramaz oldu. Gün boyunca fikirler uçuştu ve parçası olmaktan çok keyif aldığım ortak çalışmalar çıktı ortaya. Süprizin kendi büyüsü olduğuna inanırım o yüzden onları buraya yazmıyorum, umarım ki çok yakında duyulur hale geleceklerdir!

11233813_10153072270294213_6656714917275507198_o

Son yemeğimizi yedikten ve bizi büyük bir sevgiyle ağırlayan Robin’s Nest ekibi ile vedalaştıktan sonra İstanbul’da son gecemizi geçirmek için atladık yeniden otobüse. Büyülü anlar yaşandı otobüste, bence ışıl ışıl oldu otobüs o konuşmanın yapıldığı anda, ya da benim kalbim öyle gördü. Sonunda otele vardığımızdaysa 15 dakika içerisinde hazırlandık, İstanbul gecelerinde tüm kurtlarımızı döktük, sohbet ettik, dans ettik, elektrikler kesilse de bana mısın demedik, çığlıklar, halaylar ve kahkahalarla gecenin sonuna geldik.
10430057_691110085372_8846422902338672047_n

Teşekkürler!

Sanki hiç bitmeyecekmiş gibi yaşadığım 4 gün kaldı elimde ve geleceğe, kendime, yaptığımız işe dair inancımın ateşi kalbimde. Bazı buluşmalar vardır ki eve döndüğümde sanki hiç yaşanmamış gibidir, bazılarında ise sanki hiç o buluşmanın olmadığı bir hayat yaşamamışımdır. ChangemakerXchange benim için ikinci tarif ettiğim tip bir buluşma oldu, etkilerini hayatıma taşıdığım, görünmez bir iple birbirimize bağlandığımız.** Dışarıda neler yaşandığını anlatabildim sadece, içimde değişenler ise bana kaldı. Belki bu nedenle yazıyorum bu yazıyı, hatırlamaktan veya anlatmaktan çok, onurlandırmak ve teşekkür etmek için.

,


* Açık Alan Teknolojisi, grupların kendi kendine organize olmaları prensibine göre işleyen, hiyerarşik olmayan ve konunun paydaşlarını eşit katılıma davet eden, bireyin ve toplulukların bilgeliğine ve kendileri için en iyi çözümü “eksperlerin” müdahalesi olmadan üretebileceklerine inanan, en kompleks sorunlara dahi çok kısa sürelerde pratik çözümler üretilmesini mümkün kılan katılımcı, demokratik ve çoğulcu bir toplantı metodudur. (https://kolektifbilinc.wordpress.com/open-space…/)

**“An invisible thread connects those destined to meet, regardless of time, place, or circumstances. The thread may stretch or tangle, but will never break.” (“Görünmez bir  ip bağlar buluşması yazılmış olanları, zamandan, yerden, tesadüflerden bağımsız olarak. Bu ip esneyebilir, dolaşabilir, ama asla kopmaz.”)

Yazan: Ayşe Gökçe Bor


2 Comments

So, what do you think ?