16-18 Ağustos’ta Afacan Gençlik Evi’nde Genç Sosyal Girişimciler Buluşması’ndaydım (başlıktaki GSGB o oluyor evet). Hem konuşmacılar, hem sosyal girişimciler, hem de yan kamp ekibi (Doğu-Batı Kampı) süperdi! Giderken güzel bir şeyler olacağını tahmin ettiğimden çok heyecanlıydım ama yalanım yok bu kadarını beklemiyordum. O yüzden emeği geçen herkese teşekkürlerimi sunarak yazıma başlayayım.
Hem prenses, hem sosyal girişimci
Buluşmanın açılışını “Türkiye’de ve Dünyada Sosyal Girişimcilik” konuşması ile Hülya Denizalp yaptı, ben de çok şükür en sonunda Türkiye’deki her genç sosyal girişimcinin ablası Hülya Abla ile tanıştım! Konuşmanın benim için en önemli noktası sosyal girişimci ile ticari girişimci arasındaki farkları anlatmasıydı.
“Sosyal girişimci değişim için uğraşır, girişimci kar etmek için” dedi Hülya Denizalp. “Ticari girişimci çözümlerini paylaşmaz, patent alır. Sosyal girişimcinin çözümleri sürekli kopyalanır. Misyonu budur.”
Dinlerken aylardır (ticari) girişimcilik camiasından bize gelen soruları ve tekrar tekrar yapmak istediğimizin başka bir şey olduğunu anlatma çabamızı düşünüp gülümsedim.
Türkiye’den ve dünyadan pek çok sosyal girişimci örneği de duyduk konuşmada. Bana en ilginç geleni Prenses Zeynep Hanım’dı, Zeynep Kamil Hastanesi’ni eşi Yusuf Kamil Paşa ile kuran Mısır prensesi. Eskiden olsa hem prenses olup hem de sosyal girişimci olunmaz, olsa olsa hayırseverdir diye düşünürdüm. Ancak Zeynep Hanım İstanbul’un ilk özel hayır kurumunu kurarak, yepyeni bir yol açmış, değişimi sağlamış bir sosyal girişimciymiş. Bugün semti adıyla anılıyorsa tanımlamalar çok da önemli değil zaten, değil mi?
Zıplayan balığımız
Buluşmanın ikinci günü sabahında Prof. Dr. Mustafa Sarı “Çevre Korumadan Sosyal Kalkınmaya Giden Yol” adlı konuşmasında bize kendi yol hikayesini anlattı. Daha önce televizyonda, gazetede, dergide Mustafa Hoca’yı ve inci kefalini görmüştüm. Bu sefer anlatılan hikayenin arkasındaki uzun yolu görme şansım oldu, ya da Mustafa Hoca’nın deyimiyle derenin denize dökülmeden önce ne kadar çok kolda aktığını, yol aldığını…
Konuşmada tek bir not tutmuşum, sanırım anlatılmaz yaşanır bir konuşma olduğundan. Ama o tek not mühim: Haziranın ilk haftası inci kefali göçü varmış. Somonları pek çok belgeselde, fotoğrafta zıplarken gördük, bizdeki zıplayan balıkları, inci kefallerini görmek için yapmamız gereken tek şey Haziran’ın başında Van’a gitmekmiş. Dileğim seneye büyüyen Eşya Kütüphanesi ekibi ile beraber gitmek!
En genç sosyal girişimcimiz
Baktım yazı uzuyor, buluşma notlarını ikiye bölmeye karar verdim. O yüzden Ayzen Atalay ve Cihan Yavuz’un katıldığı “Sosyal Girişimciler için İletişim ve Medya” panelinden notlarımı bu yazının 2. kısmında eylül ayında paylaşacağım.
Ama ilk kısmı bitirmeden buluşmadaki sosyal girişimlerden bir kısmını anlatmak isterim:
- En çok aklımda kalan oda ve ranza arkadaşım İrem Başak Bilgin (İyilik Ağacı). İrem 15 yaşında, benim gönüllülük ya da sivil toplumun ne demek olduğundan bihaber olduğum yaşta. Ama işte akıl yaşta değil hakikaten!
- Diğer oda arkadaşımsa Müge Ayma’ydı (Kar Toplumsal Dönüşüm Derneği). Müge bize “Doğu’nun Kar Kütüphaneleri”ni anlattı, bizden farklı olarak sadece adında değil yaptıkları işlerde de kütüphaneler var.
- Abdullah Oskay ve Hayat Sende Gençlik Akademisi’ni TEGV’den arkadaşlarım sayesinde uzun süredir heyecanla takip ediyordum, tanışmak bu buluşmaya kısmetmiş.
- Paylaşım ekonomisinin başka örnekleri tabii ki buluşmada da vardı: Erhan Bozkurt ve Kitaphane, Onur Çiçek ve Üniversdeliden. Bloğumuzu okuyan paylaşımcılara duyurulur!
- Buluşmaya en uzaktan gelen Kerim Ağacanoğlu’ydu. Bize Ati Gençlik ve Spor Klubü Derneği’ni tanıttı. Aklımın ucundan geçmiyordu buluşmaya giderken Hakkari’den birilerini göreceğim. Önce utandım tam sığ bir “şehirli” gibi düşündüm diye, sonra da sevindim her yerde olduğumuzu görünce!
- Bu ilk kısmı, Eşya Kütüphanesi ile beraber bizim de gönlümüzden geçeni, sunumunda sloganları olarak söyleyen Devrim Boran ve Çınardibi Kültür Merkezi ile bitirelim: “Başka mahalle mümkün!”
İletişim paneli ve genç sosyal girişimcilerin kalanı bir sonraki yazıda… Bekleyin döneceğim!
So, what do you think ?