Allah sabır versin.

Geçen hafta ara sıra çalışmak için gittiğim kahve dükkanına gittim. Sipariş vermek için beklerken bir adamın İngilizce verdiği siparişi anlamadığı için baristanın çektiği çileye şahit oldum. Adam çok basit bir şekilde “I want something cold.” yani “Soğuk bir şeyler istiyorum.” diyordu. Barista ise adamın yüzüne bakmak yerine alakasız yerlere bakıyordu. Panik sinyalleri… Adamın anlaşılmadığı için gittikçe artan patron tavrı da duruma hiç yardımcı olmuyordu. Tam bir facia… Birileri sözel olarak yardım istemedikçe fiziksel olarak duruma müdahele etmemeye çalıştığım için konuşmak yerine beklemeye karar verdim. Beklerken içimden barista için yüzüne bakarak “Allah sabır versin.” diye dua ettim.

Mücadele bir dakika ya da daha az devam etti ve adamın yanındaki kadın bana dönerek İngilizce konuşuyor muyum diye sordu. Dışarıdan “yes” (evet), içeriden “çok şükür” dedim. Bir süre taraflar arasında direk tercüme yaptım. Adamın daha fazla tercih istediğini fark edince, genelde espresso frappuccino içtiğimi, soğuk ve iyi olduğunu söyledim. Çok şükür adam memnun oldu, karar verdi ve siparişini iletti.

Daha sonrasında balayında olduklarını öğrendiğim çift siparişini verdikten sonra, baristanın adama ilk sunduğu ve sadece reddetme duygularını yaşamak için reddettiğini hissettiğim cold brew (soğuk demlenmiş) kahve sipariş etmeye karar verdim. Barista bana bakarak gülümsedi ve “Bu bizden olsun, beni bu durumdan kurtardığınız için.” dedi. Gülümseyerek kabul ettim.

Yeni evli kadın yardım istedi. Ben ne istediğini tam olarak bilmeyen adama yardım ettim. Kırk yıl hatırı olan kahve ise çemberin bir başka kısmı barista tarafından bana geldi ve güzel armağan döngüsü tamamlandı.

Pek çok zaman döngüyü unutsam ve sadece bir veren ve bir alan olduğunu varsaysam da, armağanın çemberde aktığına canı gönülden inanıyorum. Onun gerçek doğası benim gibi unutanlara böyle olaylarla hatırlatılıyor.

Eskiden ne zaman armağanın doğrusal değiş-tokuş anlayışında sıkışsam, kendimi ihanete uğramış, aşağılanmış, değer verilmemiş ve takdir edilmemiş hissettim. Özellikle baristanın adama sunduğu öneri gibi sunduğum armağan kabul edilmediğinde. Yanlış anlama sebebiyle benim cömertliğim karşı tarafın ihtiyacıyla buluşamadığında.

Benim için kilit nokta sabırlı olmak ve sorulmadan yardım sunmamak. Birisini çile çekerken görmek ve hiçbir şey yapmadan durmak çok zor. Ancak bu onların çilesi, çile çekmeye devam etmek ya da etmemek onların tercihi. Benim çilem değil, benim tercihim değil.

Benim yapabileceğim dua ederek beklemek.

Armağanlarımız akışı bulana dek, ihtiyacımızı açıklıkla ifade edip anlaşılana dek, döngü tamamlanana dek, Allah hepimize sabır versin.

Yorum Yok

Leave a Reply