“Positive vibes only” Sadece pozitif haller, hisler isteği. Anlıyorum, benim de kaçtığım şeyler, insanlar, gerçeklikler oldu, oluyor. Öte yandan negatifimden kaçmak, kaçınmak benim için çare olmadı. Geçici süreyle rahatlattı. Gittiği yere kadar kendimi çok iyi kandırabiliyorum.
Göçebeliği ayrı sevdim getirdiği sonsuz kaçma olasılıklarıyla. İntiharla birlikte gelen kalıcı kaçışı düşündüğüm zamanlar da oldu. Sonra kıç cebimde bir başka sözle karşılaştım: “Götün yerse yüzleş”
Bitmesin diye yaya yaya okuduğum Sevginin Halleri kitabı, sevgiyi altı başlık altında inceliyor. Bu başlıklardan biri olan hoşgörü kısmında Stephanie Abla diyor ki:
Bilinçdışında yer alan her şey kötü değildir. Tersine. Çoğu göz kamaştırıcıdır; sahiplenemeyeceğimiz kadar göz kamaştırıcı. Göz kamaştırıcı yönlerimizi bilmemiz ve bunları hayata geçirmemiz için, kendimize acımaktan ve başkalarının bize bakacağı ya da bizim adımıza göz kamaştırıcı şeyler yapacakları umudundan vazgeçmemiz gerekir. Birçok kişi için kendine acımaktan ve GÜÇSÜZ OLDUĞU SANISINDAN VAZGEÇMEK, başkaları hakkındaki çirkin inançlarımızın aslında içten içe korktuğumuz şeylerin feryadı olduğunu kabullenmek kadar zordur; hatta daha zor.
Demem o ki tahterevallinin bir yanında havada kalmakta diretirsek, kıçımızı beklemediğimiz bir anda yere sert çarpabiliriz. Kıç dediğimiz mühim hadise. Yüzleşme zamanı gelince ihtiyaç.
Ben aydınlığı ateşte görüyorum; ateşi ise sık sık baktığım gözlerde, ötekinde, tabiri caizse negatifte. Tabii gözüm yerse.
Bunun benden ya da ötekinden olmadığının farkındayım. Bu ateş, aşk, ne bana ne ötekine ait. Biz’in, birliğin ateşi bu. Aydınlık da onun, karanlık da. Şükür gösterene, şükür gören gözlere!
Senin için farklı olabilir ateşin armağanı. Ona da eyvallah! O zaman anlat bana, ateşin sana sunduğu armağanlar neler?
Yorum Yok