Dün anneannemin ölüm yıldönümüymüş. Tam bir sene olmuş.
Belki de bu yüzden haftasonu onu rüyalarımda gördüm. Belki de aralık yaklaşırken hatırladığım için rüyalarım böyle oldu. Bilmiyorum. Her şey mümkün.
İlginç şey rüyalar. “Ben rüyalarımı hatırlamıyorum” ya da “hiç rüya görmüyorum” diyor rüyalarla çalıştığımı duyan kimileri. Gülümsüyorum gayri ihtiyari. Görüyorsundur da… Zihnin dolu olabilir mi? Başka herhangi bir şeye yer olmayınca, seni zorlamamak için belki aklın bırakıyordur rüyanı havaya.
Şehir hayatında zihinler dolu olsa da, bir de kendini unutturmayan rüyalar var. İyi ki de varlar. Bence güçlü haberciler.
Tecrübem, gündelik hayatımda korkup kaçtığım ne varsa, gece rüyalarımda pırıl pırıl gördüğüm. Sanki haber yapmak için kameraya çekiyormuşum gibi izlediğim cinayet sahnesinden, kocamın “Doctor Who bölümü gibi” dediği, rüyada olduğumu bilerek yaptığım zaman yolculuklarına…
Bedenim ve zihnim ne kadar dinlenmiş olursa o kadar iyi, detaylı, canlı hatırlayabiliyorum rüyalarımı.
Kimi zaman da ufak bir kısmını hatırlamak yeterli oluyor geceyi gündüze, beni bize bağlamaya.
Geçtiğimiz haftasonu parçası olduğum ChangemakerXchange adlı bir topluluğun ortak yaratım buluşmasına katıldım. Baktım vizyon çalışıyoruz, davet ettim dileyeni gece rüyalarından rehberlik istemeye. Ertesi gün rüyalar üzerine topluluktan ilk mesajlaştığım kişi “hatırlamıyorum ne gördüğümü” dedi, ardından da “sadece bu kadarını hatırlıyorum” diyerek rüyasının, benim de gördüğüm rüyanın bir kısmını bana yazdı. Gülümsedim yine. Uyanınca ne alaka demiştim. Tabii ki varmış bir alakası. 🙂
Yorum Yok