Bir bebeğin gülüşü ya da ağlayışında, bir ağacın duruşunda, bir kuşun uçuşunda, bize uzanan bir elde, gözde ya da sözde, kendiliğinden çözümlenen sorunlarda, tam zamanında gerçekleşen olaylarda… Aşkı hatırlayarak başladığımız yaratım yolculuğumuz, çevremizden, kendi benliğimizin ötesinden, bize doğru akan aşkı kabul ederek son bulur.
Lohusalıkta, yani yaratım sonrası dinlenme döneminde, ihtiyacımız olan -ve yapmamız gereken- tek şey bize gelen armağanları kabul etmektir. Su ve lohusalık aşaması, kendimizi almaya açtığımız zamandır. Dünyaya özümüzden çıkanları sunduktan sonra, bize akan armağanlarla genişler, yeniden büyürüz.
Suya vardığımızda, o zamana dek geçtiğimiz tüm yollar ile keşfettiğimiz, kendimize ve çevremize dair her şey, sevdiklerimiz, sevemediklerimiz, öğrendiklerimiz, öğrenemediklerimiz bizimle akmaya başlar. Artık tüm bunları birleştirip, hayatında neyin var olmasını istiyorsa onu yaratan bir büyücü gibi, yolumuza aşkla devam ederiz.