“Eşimi ilk kez ağlarken gördüm” dedi, eşi AFAD’da, kendisi bizim mahallede çalışan bir güzel can. Bir diğeri Erzurum depreminden bahsetti, ben doğmadan önce olan. 30 akrabasını kaybetmiş o depremde, askerliğini yaparken. Bir başkası Gebze depreminden, bir diğeri iki sene önce Beyrut’ta yaşanan patlamadan… “Sallanarak uyandım… Çok uzun sürdü. Patlamada da öyle olmuştu, önce uzun uzun sallanmıştık. Yine öyle olacak sandım.” Korktum demese de duydum sesinden korktuğunu.
En çok kanımı donduran bir komşumuzun çocuklarından birinin 1,5 yaşındayken öldüğünü öğrenmek oldu. Komşumuz 80 yaşından büyük. Bilmiyorum kaç senedir yasını yettiğince buyur etmemiş ki şimdi depremle gelen ortak yasa yaslanmış.
Son olarak birlikte olduğumuz bir çemberin ardından Begüm Ünal’dan duydum; o kadar güzel anlatmış ki canım şairim, hiç el değmeden aktarıyorum:
“Sanki günler sonra yasımı -genel yasın içinde içimdeki bambaşka yaslarla ip yumağına dönmüş halde içimdeki o daha önce hiç görmediğim, ilk kez tanış olduğum büyüklükteki o yas- aralayabildim ilk kez. Ki kendime bile susmuştum artık.”
6 Şubat depremiyle beraber aramızdan ayrılan yüz binlerce cana ve yok olan şehirlere ek olarak, pek çoğumuzun belki öncesinde farkında bile olmadığımız yaslarımız su yüzüne çıktı.
“Kendi yasına sahip çıkmak devrimci bir eylemdir” diyor Berna hocam (Köker Poljak). “Bu yüzyılda yaşamak, yası yok saymak üzerine kurulu olduğu için, benim yasım var diyebilmek devrimci bir eylem haline gelebiliyor.” Yas tutana nasıl eşlik edeceğimizi bilmeme halimize de yas cahilliği diyor. İlk duyduğumda çok garipsedim. Bu topraklarda nasıl yas cahili olabiliriz? Ağıt yakmak diye bir eylemimiz yok muydu bizim? Şehirde büyürken nasıl bu toprakların geleneklerinden koptuysam, galiba yas konusunda da öyle cahilleşmişim nesiller içinde.
Filizcanımın (Telek) yazdığı, benim gibi Berna’nın da konuk olduğu Kadınlar Şifadır kitabında “Yas: Kırık Kalplerin Hazinesi” bölümünde, “Geçmişten kalan acıların hayaletleri bize musallat olur” bir alt bölümün başlığı. Kitabın bu kısmına Yas ve Ölüm Bilgeliği platformundan ücretsiz erişebilirsiniz. “Acılarımız ve kayıplarımız için yas tutmak insan olmanın doğası gereğidir; bir şeyleri sevdiğimiz ve değer verdiğimiz anlamına gelir.” diyor Filiz de. “Yas, korktuğumuz gibi depresyona yol açmaz; aksine yasların tutulamaması kalplerin katılaşmasına ve depresif ruh hallerine sebep olur.”
“İnançla devam ediyoruz.” dedi oturduğum kafede yan masadakilerden biri diğerine. İnançtır beni de ayakta ve aklı selim tutan. İnandığım şey insanlıktır, her bir insanın doğduğu toprakların gücünü, armağanını, her bir hücresinde taşıdığıdır. İnandığım sadece afetlerde değil, her dem birbirimize, yeryüzündeki tüm canlara bağlı olduğumuzdur, toprak, hava ve su sayesinde. Özümüz birdir.
Yorum Yok