Kaplumbağalı Mala

4 Kasım’da yola çıktık. Buluşmamızın ardından yürüyüşe çıktı, bir apartman kapısında bir kartvizitin üzerinde ilk dikkatini çekenlerle karşılaştı.

Ertesi gün, yeniayda kendim için açtığım Tarot kartlarıyla aldığım mesajı ilettim:

“Kendini tanımak için ve kendi yoluna sonuna dek sadık olmak için”

“Üç gündür abc, cba, bac şeklinde bu üç harf beni takipte!” dedi. “Az önce ilk Tarot destemi aldım, çok heyecanlıyım.” İlk destesini almasını ve ardından kendini tiyatroda bulmasını kutladım. “Çok güzeldi, çok keyifliydi. Baya eğlendim kendi kendime… Uzun zamandır tek başıma bir aktivite yapmıyordum, çok iyi geldi.”

İlk destesi ile ilgili olarak “Bana bu beş kartın açıklamasını atabilir misin?” diye sordu, elindeki kartların yaratıcısının açıklamalarını kısa bularak. “Sevindim ilk destenin kalın kitapçıklı olmamasına” dedim. “Odaklanıp bakınca kartlar sana ne anlatıyor?” diye sordum. “Neler görüyorsun, hem ayrı ayrı her bir kartta, hem bütünde?”

“Anladım” dedi. “Bağdaşlaşacağım onlarla.”

Ertesi gün 20 sene önce Björk’ün videosu yasaklanmış Pagan Poetry şarkısını iletti. “Klibin yasaklanma sebebi biraz göğüs ucunun görünmesiymiş. Bir de piercing yapılırken birkaç sahne gösteriyor… Benim burnumda var… Yaptırdığımdan beridir de yapılırkenki acının hoşuma gittiğini düşünüyorum.” dedi. “Şimdi bu görselleri görünce etkilendim biraz.”

Tarot’la ilgili, kendi kendine çalışması için birkaç öneri sundum.

Yolculuğumuzdaki ilk pazar günü gördüğüm rüyayı ilettim: “Baya janjanlı, dizi bölümü gibi. Erkek arkadaşlarımla otel gibi bir yerdeyiz. Otel çıkışı, arka kapısı, bodrum ya da alt kat gibi bir yer. Bir olaylar oluyor. Birileri bu olayı Twitter’a mı aktarmış ne olmuş, eşzamanlı bunu bir konferansta örnek olarak gösteriyorlarmış…”

“Bugün ilk paten dersimi aldım.” dedi. “Harikaydı, kendimi hayatta hissettim.” Ben de o gün eşimin ilk kez Kadıköy Sahne’yi görmesine ve iki kadının ilk kez çember deneyimlemesine şahitlik ettiğimi paylaştım. “Çok hoşuma gidiyor birilerinin ilkine şahit olmak. Büyülü geliyor bana.” dedim.

Akşam bir önceki gece gördüğü rüyanın ses kaydını iletti: İlk aşkını görmüş. “Ani bir şekilde evlenmeye karar veriyorduk… Bulunduğumuz yer eski bir evdi… Aceleyle bir yere yetişmeye çalışırken, yanımızdakilerden düğüne giderken ihtiyacımız olabilecek şeyleri hazırlıyordum… Kesinlikle Türkiye’de değiliz.”

Sanatçının Yolu ile içindeki çocuğu dinlemeye başladığını, küçükken ne yapmayı sevdiğini düşündüğünü ve aklına hep paten geldiğini söyledi. “Patenlerim vardı. Geçen sene aldıktan sonra hiç kullanmadım… Ben böyle paten paten diye tutturduğum bir sabah, köpeği gezdirirken bir tuval buldum.” Üzerine resim yapmak için sokakta bulup aldığı tuvalin fotoğrafını yolladı.

İki gün sonra rüyamda annemi gördüm. Festival, panayır gibi bir yere gidiyoruz. Sanki arabayla gidilecek yolu yürüyerek… Kocaman bir köprünün ayağından geçiyoruz. Köprüaltı gibi…

Ankara’ya kardeşimin evine geldiğimde, yeğenimle parka gelir gelmez paten öğrenen bir genç kızla karşılaştım.

Ertesi gün “Çok heyecanlıyım ve çok mutluyum bu yola çıktığımız için” dedi. “Dün gece rüyalar gördüm ama sabah hiçbiri yoktu… Dedem yoğun bakımdaydı, dün çıktı. Onu görmeye gittik, geç saate kadar hastanedeydim. Çok yorgun yattım, herhalde ondan da.”

Yeğenimin odasındaki bir hatırlatma ile Kronos ve Kairos’tan, zaman algımızdan bahsettik.

11.11’de “dualar ve niyetler edeceğim” dedi. “Bugün işten çok geç geldim, daha kendime odaklanamadım. Anda kalamıyorum. Geç geldim, geç yatıcam diye düşünmekten… şu anda kalmak gerçekten zorluyor beni.”

İki gün sonra “…bizi besleyecek zaman aralığını yaratmaya izin vermeliyiz” yazılı bir metni ileterek “Ben hiç hayır diyemiyorum” dedi. Okuduğum birkaç kitabı tavsiye ederek “Hayır diyebilirsin!” dedim. 

O akşam katıldığı 15 km’lik maratondan bahsetti. “Sözde koşuydu ama biz yürüdük… Sonuncu olduk ama çok güzel, doğayla iç içe bir sabah oldu benim için.”

Ertesi güne rüyasıyla başladık: “6-7 kişiyiz, bir yemek masası var… Ona bir fotoğraf gönderiyorum, o da bana bir fotoğraf gönderiyor. Çok mutlu oluyorum… Ece geliyor tanıdıklarını görmeye, ben utancımdan saklanıyorum… Geldiğinde çok içkili… Öpmek de istiyor… Beni de içkili zannediyor ama değilim.”

Birkaç saat sonra diğer rüyaları geldi. “Yanmış ormanların olduğu yerlerdeki otellerden birini ziyarete gidiyoruz. Yanan dağların üstüne sanki talaş dökmüşler, tahta çakmışlar. Görsel olarak çok güzel ama çok üzücü.”

“Bir otoparkta bir araba var. Kız kardeşim kullanıyor. Park edeceğine, gidiyor gidiyor, bir arabaya ufacık da olsa dokunuyor. O dokunmayla üç tane arabaya birden çarp… Araba Ford Transit… Hurdacılar ona bir sprey sıkıyorlar ve fışt diye arabanın kendi hali ortaya çıkıyor… İçinden kırmızı Vosvos, yuvarlak farlı çiçek çocuklar arabası çıkıyor.”

Ardından maratondan bir başka hikayesini paylaştı: “Yolun ortasında duran bir kaplumbağa vardı. İnsanlar geçiyor diye ürküp saklanmıştır diye düşünmüştüm, bir baktım içi boş…Alasım geldi… Getirdim… Doğru mu yaptım bilmiyorum.”

Kendi kabuk, kemik ve doğadan bir şeyleri ödünç alma tecrübelerimi paylaştım. “Kaplumbağalarla aran nasıl? Sana neyi çağrıştırıyor, hatırlatıyorlar?” diye sordum. “Kaplumbağalarla hiçbir ilişkim olmadı bugüne kadar.” dedi. “Küçük boyları bile beni ürkütür demeyim de sevmem çok… Ama bu koşu boyunca kaplumbağa-tavşan hikayesini canlandırdım hep kafamda… neticesinde biz sonuncu olduk… Yılanlar ve Şahmeran beni daha çok etkiler.”

Dolunayda kaplumbağalı Tarot kartını ve açıklamasını ilettim: “İçgüdülerini, sezgini, kalbinin ve bedeninin bilgeliğini dinle.”

Görsel: Su 8’lisi, The Witches’ Wisdom Tarot, Danielle Barlow

Eşzamanlı devam ettirdiğim diğer tılsımlı yolculuk için boncuk ararken bulduğum küçük gümüş kaplumbağanın fotoğrafını ilettim. “Eğer istersen sana tılsım olarak ucunda deniz kaplumbağası olan bir mala yapabilirim.” dedim. Daha önce yaptığım bir diğer malanın hikayesini ilettim. “Bu kaplumbağa ucunu çok beğendim… Mala edinsem keşke, benim de olsun dediğim bir şeydi.” dedi. 

“Bakmaya dokunmaya doyamıyorum” dediği Rudraksha tohumlu, siyah incili ve kaplumbağalı mala şimdi Ladin’le.

Nazih Ruhlar

Yeşil deniz kaplumbağalarının su melekleri gibi süzülmesini seyretmek, huzurlu, bilinçli gözlerinin içine bakmak, yavaşlama ve sadece var olmaya dair harika bir ders verir.

Doğanın Kutsal Geometrisi, Francene Hart

Sharron Basanti, Seeds of Shakti Oracle, 2016

Tılsımlı Yolculuk

Derin, karanlık, zor bir yolculuktaysak, semboller yoldaşımız olabilir.

Nasıl?

Yorum Yok

Leave a Reply