Ankara’ya kardeşimin evine geldiğimde, yeğenimle parka gelir gelmez paten öğrenen bir genç kızla karşılaştım.
Ertesi gün “Çok heyecanlıyım ve çok mutluyum bu yola çıktığımız için” dedi. “Dün gece rüyalar gördüm ama sabah hiçbiri yoktu… Dedem yoğun bakımdaydı, dün çıktı. Onu görmeye gittik, geç saate kadar hastanedeydim. Çok yorgun yattım, herhalde ondan da.”
Yeğenimin odasındaki bir hatırlatma ile Kronos ve Kairos’tan, zaman algımızdan bahsettik.
11.11’de “dualar ve niyetler edeceğim” dedi. “Bugün işten çok geç geldim, daha kendime odaklanamadım. Anda kalamıyorum. Geç geldim, geç yatıcam diye düşünmekten… şu anda kalmak gerçekten zorluyor beni.”
İki gün sonra “…bizi besleyecek zaman aralığını yaratmaya izin vermeliyiz” yazılı bir metni ileterek “Ben hiç hayır diyemiyorum” dedi. Okuduğum birkaç kitabı tavsiye ederek “Hayır diyebilirsin!” dedim.
O akşam katıldığı 15 km’lik maratondan bahsetti. “Sözde koşuydu ama biz yürüdük… Sonuncu olduk ama çok güzel, doğayla iç içe bir sabah oldu benim için.”
Ertesi güne rüyasıyla başladık: “6-7 kişiyiz, bir yemek masası var… Ona bir fotoğraf gönderiyorum, o da bana bir fotoğraf gönderiyor. Çok mutlu oluyorum… Ece geliyor tanıdıklarını görmeye, ben utancımdan saklanıyorum… Geldiğinde çok içkili… Öpmek de istiyor… Beni de içkili zannediyor ama değilim.”
Birkaç saat sonra diğer rüyaları geldi. “Yanmış ormanların olduğu yerlerdeki otellerden birini ziyarete gidiyoruz. Yanan dağların üstüne sanki talaş dökmüşler, tahta çakmışlar. Görsel olarak çok güzel ama çok üzücü.”
“Bir otoparkta bir araba var. Kız kardeşim kullanıyor. Park edeceğine, gidiyor gidiyor, bir arabaya ufacık da olsa dokunuyor. O dokunmayla üç tane arabaya birden çarp… Araba Ford Transit… Hurdacılar ona bir sprey sıkıyorlar ve fışt diye arabanın kendi hali ortaya çıkıyor… İçinden kırmızı Vosvos, yuvarlak farlı çiçek çocuklar arabası çıkıyor.”
Ardından maratondan bir başka hikayesini paylaştı: “Yolun ortasında duran bir kaplumbağa vardı. İnsanlar geçiyor diye ürküp saklanmıştır diye düşünmüştüm, bir baktım içi boş…Alasım geldi… Getirdim… Doğru mu yaptım bilmiyorum.”
Kendi kabuk, kemik ve doğadan bir şeyleri ödünç alma tecrübelerimi paylaştım. “Kaplumbağalarla aran nasıl? Sana neyi çağrıştırıyor, hatırlatıyorlar?” diye sordum. “Kaplumbağalarla hiçbir ilişkim olmadı bugüne kadar.” dedi. “Küçük boyları bile beni ürkütür demeyim de sevmem çok… Ama bu koşu boyunca kaplumbağa-tavşan hikayesini canlandırdım hep kafamda… neticesinde biz sonuncu olduk… Yılanlar ve Şahmeran beni daha çok etkiler.”
Dolunayda kaplumbağalı Tarot kartını ve açıklamasını ilettim: “İçgüdülerini, sezgini, kalbinin ve bedeninin bilgeliğini dinle.”
Yorum Yok