Toprak

Ata

İçimize yeni bir can, yeni bir fikir, yeni bir hayal düştükten sonra, ardından gelen, toprakla ve bedenimizle bağlantı aşamasıdır. Toprak bizi evimize çağırır. Nasıl ki pek çok ebeveyn doğacak çocukları için, bahçeli ya da daha bol güneş alan bir eve geçmek ister, doğa ile, bütünle bağlantılı her hayal, bizi, bedenimize daha iyi bakmaya çağırır. Aşkı hatırladıktan sonra ilk çağrımız budur: Eve, bedenine dön.

Böylelikle kendimizi ve içimizde taşıdığımız hayalleri iyi beslemeye, doğumda ihtiyacımız olacak güvenli alanı yaratmaya başlarız. Bunu yapmanın en kolay ve bilindik yolu, iyi hissetmemize yardımcı olan pratikleri gündelik hayatımıza katmamızdır. Yazı yazmak, şarkı söylemek, yoga yapmak, ahşap oymak, dikiş dikmek, yemek yapmak gibi bedenimizle bağlantıda tekrar ettiğimiz her pratik bizi gerçekleştireceğimiz hayallere hazırlar. Bir nevi her gün, yeniden, doğum pratiği yaparız. Her gün, yeniden, bilinmeyene doğru ufak bir adım atınca, boş sayfaya, tuvale, mata oturunca, atölyeye, mutfağa girince, bedenimiz, evimiz, bilindik ve güvenilir olmaya başlar.

Güvenli alanı yaratmanın bir diğer yolu gelecek olanı dinlemek, onun doğması için ihtiyacı olan alanı hayatımızda yaratmasına aracılık etmektir. Yaratım, doğum, enerji ister. Hamilelik, yani toprak sürecinde içgüdüsel olarak, doğuracağımız hayata kulak verip, enerjimizin bir kısmını, kendimize ve gelecek olana ayırmaya başlarız. Görülmeyeni dinlemek veya hissetmek, bizim için yeni bir pratik olabilir. Ancak içimize düşen “yeni gelen” ne kadar özümüze yakınsa, o kadar çok bize kendini gösterecek, tekrar tekrar bize seslenecek, kimi zaman biz istemesek bile dinlemeyi, bakmayı ve hissetmeyi bize hatırlatacaktır. 

Kimi zaman bir hafta, bazen yıllarca, bazen de tam 41 hafta boyunca tekrar ettiğimiz, bedenimizle ve yeni gelenle bağlantı kurma pratikleri ile, güvenli alanımızı, evimizi yaratır, bir sonraki aşama olan doğuma, yeniyi yaratmaya kendimizi hazırlarız.

Mazhar-ı feyz olamaz düşmeyicek hâke nebât

Mütevazî olanı rahmet-i Rahmân büyütür

Lâ Edrî

(Bitki toprağa tohum olarak düşmeyince büyüyemez ve beslenemez. Gönlü bol, mütevazı olanları işte bu toprağa düşen bitki gibi, Rahîm olan Allah’ın rahmeti sarar.)

Beden

Türümün sureti

Kadın

Dişi insan

Dua

Ana dili Türkçe olan ve Türkiye’de yaşayan pek çok kişi gibi ben de neredeyse her konuşmamda dua ediyorum. Bu büyülü sözleri duymak ya da söylemek, toprakla bağlantımı güçlendirirken, sürece güvenmeyi bana hatırlatıyor.

Yeni bir bakışla halihazırda varolan kaynakları fark etmek.

Bilinmeyene teslim olmak.

Dinlenmek, demlenmek ve yeniye hazırlanmak.

Daha önce duyulmamış olanı dinlemek.

Farklılıklardan beslenmek.

Eve dönmek, yerini ve yolunu bulmak.

Yaşamın sunduğu tüm armağanlarla kendini beslemek.

Fiziksel, duygusal ve zihinsel limitleri tanımak ve ifade etmek.

Her şeyin birbirine bağlı olduğunun bilinciyle yaşamak.

Armağan

Toprağın size sunduğu armağanlar neler?