Tatil bitip evine dönerken “Gökyüzü ile paylaştıkların beni nedense yılana döndürdü.” dedi, ilk buluşmamıza. “Derimin içinden yeni bir deri çıkıyor gibi bir deneyim bu… Gecenin ve gündüzün bilgeliği ile meraklı bir çocuk gibi hayatı okuya okuya yürümek. Bence yakında Hogwarts’a kabul mektubun gelecek.”
Bir önceki gece gördüğüm 3 rüyayı ilettim. Birisinde kimisi korodan arkadaşlarımla bir dükkanda karşılaşıyoruz. Bir tane etek üzerine takılan uzun kırmızı dantelli bir parça var. Hem ben, hem arkadaşım ona bakıyoruz. “Buna benzer başka şeyler de var mı?” diye soruyorum. “Kalmadı.” diyorlar. “Neyse ben zaten tekrar gelirim.” diyorum… En son rüyada “en iyi işyeri”ni ziyaret ediyorum. Bir IT şirketi. Şezlongların olduğu kocaman bir bahçesi var. Orada bir yerde uyandım.
“Ben rüya görmüyorum ya” dedi. “Hayatım boyunca hatırladığım beni çok etkileyen 5 tane rüya dışında hiçbir şey hatırlamıyorum.” Hem uyuma, hem de gündüz uyanma alışkanlıklarını sordum. “Erken yatıp erken kalkarım” dedi. “Düzenli bir şekilde rüyalarımdan bir şey akmıyor. Akıyorsa da ben hatırlamıyorum.”
21 Ağustos’ta yuvasına döndü. Dolunayda ilham olduğu podcasti ona ilettim.”Hani tutkunu bulmak diye bir şey var ya… Tutku olur ya da olmaz, o senin meselen değil, toprağını şenlendirir… Bir şeyi ilk defa yaparken bahsettiğin o tazelik çok iyi geliyor bence. Özellikle yaşın ilerleyince.” dedi. Sesini duyunca “Parmak boyasıyla bir şeyler mi yapsam, direk kağıdın başına geçip oynasam mı diye düşledim.” dedim. “Harika bir fikir” dedi. “Ne çıkarsa kabulüm.”
Oynayınca parmak boyasının döküldüğünü gördüm, akriliğe geçtim. Çıkan taslağı ona iletince, sabah çektiği “inguz” sembolünün açıklamasını yolladı.
“12 Bilge Vulva” şimdi evinde.
Yorum Yok