İkinci haftamıza girerken rüyasında yılan gördü. Aynı gün elime geçen Tarot destesinin kutusunun kapağında kocaman bir yılan olunca, desteden rüyası için bir kart çektim. “Ay” çıktı. Karta bakınca “heyecanlı ve korkutucu” dedi. “Dünyanın, evrenin akışı sanki beni almış, ama beni tek başına almamış. Evimle birlikte… Evimin içine ne dahilse.”
Üç gün sonra rüyasında denizin üzerinde küçük bir kız çocuğunu takip ederek amaçsızca ve huzurla yürüdü. Bir başka rüyada telefonunu kaybetti, çalındığını düşündü, sinirlendi.
Ertesi gün rüyasında, son bir haftadır olduğu gibi kendisinin içinde olmadığı ikili bir yakın ilişki görünce evliliğini ve eşiyle olan ilişkisini sordum. Konu cinselliğe geldi. Günü niyetinin bir parçası olan teslimiyeti hatırlayarak kapattık.
Dolunaya bir gün kala ilk özetleme seansını yaptı, yazdı, yaktı. Ertesi gün sabah erkenden kalktı ve dans etti.
Dolunayda Seder-Masochism’in açılış sahnesi ile birlikte aklıma düştü. Film boyunca onun için bir Tanrıça heykelciği ya da damgası yapmayı düşledim.
Ertesi gün çantası çalındı. “Sana çantada taşımalık bir heykelcik yapmamı ister misin?” diye sordum. “İlk duyduğumdan beri gözümde canlandırıyorum.” dedi.
Gözünde canlandırdığı koca memeli, koca kalçalı Tanrıça heykelciği artık Utkan’la.
Yorum Yok